Aslında başka bir şey yazmayı plânlıyordum. Ama ânı yaşamak ile ilgili öyle güzel bir yazı geldi ki bugün, buraya almadan edemedim.
"Nasılsın? İyi misin?" diye sordu annem. "İyiyim" dedim; âdettendir ya...
Kısa süren telefon konuşmasının ardından, nereden esinlendiğini bilemediğim bir düşünce huzursuzluk verici bir saplantı halinde saatlerime mal oldu.
Otuz yedi yaşımdayım ve bu yaşıma kadar bir kez olsun "Mutlu musun?" diye sormamıştı. Ne kadar düşünsem de anımsayamadım. Eminim ki sormuş olsaydı hatırlardım.
"İyi" olmakla "Mutlu" olmak arasındaki fark... Meğer ne büyükmüş.
Tut ki üç yaşında bir çocuğun var. Mesâi saatlerinde ona bakabilecek bir bakıcı arıyorsun. İki aday buldun. Birinci aday çok titiz. Uyku saatleri konusunda despot, yemek zamânı ve dengeli beslenme konusunda ise bir uzman. Hijyen desen ondan sorulur.
İkinci bakıcı ise sanırım biraz zıpır. Zeki bir kıza benziyor. Bebek onu daha çok sevdi. İyi anlaştılar.
Hangisini tercih ederdin?
İlk bakıcıyı seçersen çocuğun sağlıklı olur. Temiz bir ortamda düzenli bir hayat sürer. Dengeli beslenir, zekâ gelişimine yararı olacak oyunlar oynar. İyi olur yani.
İkinci bakıcıda ise üşüyüp hasta olabilir. Çikolata, dondurma, cips ve benzeri abur cuburla beslenme riski söz konusudur. Eve döndüğünde çamurlara bulanmış, kum havuzunda tepinmekten giysileri kum içinde kalmış, paçaları ıslak bir çocukla karsılaşabilirsin. Gün boyu çığlık çığlığa kahkahalar atmaktan bitkin düşmüş yavrunu, halının üzerinde uyumuş kalmış bulabilirsin.
Geçirdiği harika günün gülümsemesi, uykuya teslim olmuş yüzündedir; kim bilir hangi burun üstü çakılmadan armağan alnındaki çizikler ve son çikolatanın dudağının kenarında kalmış lekesi de... Bebek mutludur.
Bir bebek söz konusu ise eminim ki çoğunluk ilk bakıcıyı tercîh edecektir. Peki ya bu yazıyı okuyan sen... Mutlu musun? İyi misin? İkisi birden olabilir misin? İyi düşün ve kendine karsı dürüst ol.
Bu aralar annem, evlenmem konusunda üzerimdeki baskılarını artırdı. Bir yığın aday bulup karşıma dikiliyor. Adaylar ona göre mükemmel. Evinin kadını olabilecek, beni derleyip toparlayacak, hayatımı düzene sokacak kızlar. Tabii ki kişilikleri de aynen öyle. Hepsi öncelikle birer anne adayı. Eş değil, yoldaş değil. "Keşke anne olacağımıza, öncelikle bir sevgili ve bir eş olabilseydik" diyecekleri yaşlarına henüz gelememişler. O geri dönüşü olmayan zamana...
Anneme rest çektim. Mutluluğu seçiyorum. Açlıktan ölmeyecek kadar yiyeceğim. Canım istediğinde uyuyacağım. Ertesi gün iş yerimde uykusuzluktan gebereceğim. Parasız kaldığımda rakı veya bira yerine ucuz şarap içeceğim. Hayatımla ilgili hiçbir plan yapmayacağım. Hafta sonlarımda ve tatillerimde sadece olmak istediğim yerde olacağım. Çocuğumu ikinci bakıcıya vereceğim ve tekil şahıs kipiyle kurduğum tüm bu cümleleri çoğul yapabilecek kadına elimi uzatacağım.
İktisat teorisi: Ders 1, yas 35: Sermaye belirsizliğinde, günlük kâr esasına dayalı ticari yöntemler geçerlilik kazanır.
Ömürden daha belirsiz bir sermaye var mıdır?
O halde: Bu gün, yarından arttırdığımla yetinmeyeceğim; yârına, bugünden arttırdığımı bırakacağım.
Sorumsuz olduğumu düşünenlerle musalla taşında dalgamı geçeceğim:
"Nasılsın? İyi misin?"
"İyiliğin ölçütü soruyu sorana göre değişir. Sana göre iyi değilim anne ama mutluyum."
...
PEKİ, YA SİZ?
Yazarı bilinmiyor
3 yorum:
Ben olsam cocugumun hem iyi hem mutlu olmasini saglardim. iki bakiciya da vererek.. bakacaklari saat 8 ise ilk 4 saati iyi gecirir ve tertip, düzen, hijyen v.s. ögrenerek insanca yasamayi ögrenir, kalan 4 saatte de mutlu bir birey gibi yasardi ve ben de simdi oldugum gibi mutlu mutlu yasardim :))
Bilge'ye sormuşlar acı nedir diye?
Bir bardağın içine bir kaşık tuz koy ve iç demiş bilge. Zehir gibi değil mi?
Bir de göle bir kaşık tuz koy ve iç. Fark görebildin mi?
Acılar tuz gibidir. İş derya olabilmektedir. demiş.
Mutsuz olmak için her şeyim var. Ama mutlu olmak için de var.
Savaşım devam ediyor yaşama karşı. Derdim derya olmak üzerine...
deodara'cım, çocuğun olunca göreceksin ki bunu yapamayacaksın. Çünkü o farkı anlamayacak ve diğerini kötü bilecek. Tek bir yöntem seçmek zorunda kalacaksın.
Hayata da alıştırmak lâzım, Tanrı'nın her kese her şeyi aynı anda vermediğini öğrenmesi gerekiyor.
Yorum Gönder