Perşembe, Şubat 02, 2006

Öne çıkma...

Nasıldır egonuzla aranız? Tapar mısınız egonuza? Yoksa yerlerde sürünmesine izin mi verirsiniz?

Nasıl bir öne çıkma, kendini ortaya atma, sivrilme isteği var şu toplumda anlıyamıyorum. İllâ ki onun hakkında konuşulsun, onun hayatı irdelensin, onun fikirleri öğrenilsin istiyor insanlar.

Nasıl eziliyorsa artık yurdum insanı, kendinin aslında o kadar ezik, silik ve bir hiç olmadığını, onun da bir fikri olduğunu, düşündüğünü, yaşadığını, yâni bu dünyada var olduğunu herkes bilsin istiyor.

Bunu yalnızca Mehmet Ali Erbil'dekiler için söylediğimi sanmayın. Her seviyeden insandan bahsediyorum. Ezik olma yalnızca lümpen-proletaryaya özgü bir hastalık değildir. İnsanlar eğitimli ve varlıklı olsalar da ezik olabilir. Hemen kendilerini de belli ederler zaten, yüksek sesle konuşurlar, ne kadar çok seyahat ettiklerini ya da geçen gün ne kadar lezzetli bir şey yediklerini, içtiklerini anlatırlar. PDA, saat vb gibi pahalı bir şeyleri varsa, hemen ortaya atarlar.

Ama çok zekileri de vardır: aslında konuşmaktan hoşlanmıyor gibi yaparlar. Cool görünürler. Yemeyin... İçlerindeki anlatma baskısını -iyiyseniz- yüzlerinden anlarsınız. Konu geçince hemen gözleri parlar. Bir şekilde konuya dâhil olmak için yanıp tutuşurlar.

Bu insanlar bir topuk taşı gibidir, atarsan suya, hemen yukarıya çıkarlar. Ağırlıkları yoktur. İçi boştur. Ne kendilerine, ne de topluma faydaları vardır. Zerâfet sahibi değillerdir. Trendleri tâkip ederler. Bu nedenle de bir beğeniye uygun değil, kendilerini gösterecek şeylere paralarını harcarlar.

Örneğin bir simitçinin cep telefonu sahibi olması gibi, algılayacak kulakları veya rafine müzik zevkleri olmadığı hâlde üst seviye video veya ses sistemlerine sahip olurlar, sonra da Kurtlar Vadisi seyreder ya da Gülben Ergen dinlerler. Tabiî ki millete hava atmak için bir Vivaldi -4 Mevsim de bulundururlar köşede.

Bluetooth'un ne olduğunu bilmese de bluetooth'lu telefon alırlar, uyduruk kameralara para harcarlar, best seller kitap okurlar, evlerinde kitsch eşyalar bulundururlar.

Fikir sahibi değillerdir, bir sürü detay konuda, gazetede başlığını okudukları ya da geçen gün arkadaş sohbetinde duydukları aracılığıyla bir bilgi sistemine sahip olurlar. Bu nedenle de bilgiler hep dillerinin ucundadır, çıkmaz bir türlü. Sığ denizlerde yüzerler, derinler korkutur onları, kalabalığı tâkip ederler.

İnsan-i Kâmil olmak için atılması gereken adımlardan biri de budur. Egonuzla barışık olmak.

Eğitmeli insan kendisini bu konuda...

Bir konuda bir şey biliyorken, anlatmamak da bir erdemdir.

7 yorum:

Narcis dedi ki...

hayir..ego olmamali sogani soymalisin.ortaya bir hic cikar.Hiclik kavrami egosuzlukdur.Artik bir istegin kalmamistir gelecekden..gecmisde yasanmamis gibidir.yeniden dogmus gibi temiz ve saf olursun.Kimsin nesin nerde okudun kac paran var ne marka giriyorsun hangi semtte oturuyorsun is yerindeki arkadasin senden daha fazla kazaniyor sevgilin sana ne kadar asik..artik bunu bir onemi kalmaz.Su gibi olursun ,her yere uyum saglarsin..sessizlesir ve sadece seyirci olarak etrafini gozlersin..tum bu sacmaliklari seyrederken cokda eglenirsin.egoyu unut! saklandigi yerden zekani ortaya cikar!

ucusanlar dedi ki...

Bu yaşamda başarabilir miyiz? Emin değilim.

Tekâmül bizi o aşamaya getirecektir.

Özge Başağaç dedi ki...

Okul bitene kadar hep farklı bir insan olduğumu düşünmek istedim.Sonra bir baktım yirmili yaşların sonundayım. Ve çevremdeki insanlardan bir farkım yok.Kabul etmesi zor oldu tabii.Ama yine de bulunduğun konumda elinden gelenin en iyisini yapmak gibi bir tesellin olabiliyor.Kimilerine bu yetmiyor.Üzülerek görüyorum mütevazilik artık değer verilen bir özellik değil.

KUGUU dedi ki...

Sayenizde Ucusanlar Bey az once blogum oldu

www.kuguboynu.blogspot.com

Gamzeli dedi ki...

yine nerelerdesin :)

Yaz dedi ki...

Belki bu post a yorum yapmakta geç kaldım fakat söylemeden edemedim.Yazınızda şunu farkettim ki çok enelleme yapmışsınız. Mütevazı yaşayan, yaşamak isteyen ve mütevazı ruha sahip insanlar da yok değil.

ucusanlar dedi ki...

Kundera der ki, Genellemeler tehlikelidir. Doğru, ama yani genelleme yapmak herkesi kapsıyor anlamına gelmez. Bence her 10 kişiden 3-5'i uyuyorsa her hangi bir genellemeye, o geçerlidir diyebilirim.

Yazılarıma bakarsanız hepsi bir tez, tartışıyoruz. Böyle düşünüyorum, aynı fikirde olmayan arkadaşların katkılarıyla kendimi geliştiriyorum.

Size de çok teşekkür ediyorum.